20 Temmuz 2008 Pazar

Kontgerillanın Faydaları

Kontrgerillayı kapitalist devletin kendini iç ve dış düşmana karşı korumak için oluşturduğu bir illegal yapılanma olarak görebiliriz. Özellikle NATO üyeliği ile birlikte bu örgütlenme bütün ülkelerde modernize edilip özellikle sola ve ilerici hareketlere karşı kullanılmıştır. Kontrgerillanın bilindik görevleri arasında katliamlar ve suikastler gerçekleştirme, provokasyon ortamı yaratarak halkı sindirme ve korkutma politikalarını sayabiliriz ancak bunların dışında kontrgerillanın belli dönemlerde iktidara sunduğu öyle bir olanak vardır ki belki yukarıda sıraladığımız faydalarının hepsinden daha önemlidir. Bu olanak kontrgerillanın tasfiyesi sırasında iktidarın sağlayacağı meşruiyettir. Bu durumun yakın tarihteki ilk örnekleri Sovyetler Birliği'nin çözülüş sürecine girmesiyle birlikte Avrupa ülkelerindeki gladio örgütlenmelerinin iktidar tarafından kabul edilip tasfiye edilmesidir. Sovyetlerin çözülüş sürecinde kontrgerillanın tasfiyesi, Sovyetler içinde direnç oluşturabilecek unsurların duyarlılıklarının yumuşatılması açısından kritik olduğu kadar Avrupa ülkelerindeki sol hareketlerin demokrasi başlığı üzerinden düzene eklemlenmesi ve Soğuk Savaş döneminde yüzlerce katliam ve suikasta imza atmış kapitalist devletlerin kendilerini aklamaları için de önemliydi. Ülkemizde bu pratik ilk olarak TSK eliyle Susurluk çeteleri üzerinden denenmiştir. Susurluk kazası sonrasında temiz toplum söylemiyle başlatılan ve sivil toplumcu ideolojinin güçlendirilmesi çabalarıyla devam eden süreç sonrasında ASparti'nin gerici Refah Partisine karşı mücadelesinde üstüne basacağı toplumsal duyarlılığın oluşmasını sağlamıştır. Türkiye'nin Avrupa Birliği entegrasyon sürecinde ileri bir adım atabilmesi için gereken toplumsal yapı MGK'nın merkezinde durduğu bu restorasyon hamlesi ile yapılmış aynı zamanda Refah Partisine karşı bir mücadelenin de zeminini yaratmıştır.
Şimdi aynı adım yine emperyalizmle daha kuvvetli bir entegrasyon için ve düzen içi bir çatışmada güç kazanmak için AKP tarafından Ergenekon operasyonu ile atılmaktadır. Üstelik AKP bu adımı ASparti'ye göre çok daha yetenekli bir biçimde gerçekleştirmektedir. Ergenekon operasyonunun özellikle ilk halkasında gözaltına alınanların büyük bir bölümünün faşistliğinden kimsenin kuşkusu yok çetecilikle, kontrgerillayla ilişkileriyle de isimleri sık sık anılmış kişiler. Sürecin Susurluk örneğinden farkı ise AKP'nin bu süreci bir adım daha ileri taşımasıdır, AKP bunu yalnız bir meşruiyet alanı yaratmak için değil aynı zamanda düzen içi rakiplerinin alanını kapatmak ve kendine muhalif olan kesimlerde bir ideolojik manipülasyon yapmak için kullanmaktadır. Operasyonun sonraki adımları işte bu amaç için kurgulanmıştır. İlk dalgada tutuklanan çetecilerin ardından gelen dalgaların toplumda AKP karşıtı olarak bilinen eski rektörlerden, gazetecilere, siyasi parti liderlerinden, öğrenci örgütü temsilcilerine uzanması AKP açısından çok önemlidir. Çünkü bu sayede AKP kendine muhalif olan bütün unsurları darbecilikle suçlama olanağına kavuşmuş ve AKP karşıtlığını darbeciliğe endekslemiş olmaktadır. Zaten ABD'ye bağımlılıklarından dolayı AKP'ye karşı ciddi bir karşı sessiz kalan ve tükenmekte olan düzen içi direnç odaklarının yanı sıra AKP bu süreçle birlikte kimi "sol" örgütleri ve siyasetçileri de darbe karşıtlığı üzerinden kendine eklemleyerek kendine karşı oluşabilecek toplumsal muhalefeti etkisizleştirmek yolunda şimdilik önemli bir mevzi kazanmıştır. Hatta bu konuda öyle mesafe katetmiştir ki AKP'nin Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısına karşı yapılan bir yürüyüşe dahi AKP kapatılamaz pankartıyla katılan sol örgütler olmuştur.
AKP'nin Ergenekon sürecini yürütmekteki ustalığı yalnızca toplumsal muhalefette oluşturduğu ideolojik manipülasyon ile sınırlı değildir. Ergenekon operasyonu ile birlikte görülmüştür ki AKP demokrat maskesi ile güç ideolojisini çok yetenekli bir şekilde aynı anda kullanabilmektedir. Bir yandan kontrgerillayı tasfiye etme iddiasıyla yürüyen ve AKP'ye demokrat yakıştırmalarının yapılmasını sağlayan bu operasyon bir yandan da bütün unsurlarıyla güç ideolojisinin AKP adına yeniden üretildiği bir örnektir. Taraf gazetesi üzerinden AKP'ye transfer olan kimi eski "sol"cular her ne kadar ayrıntıya değil öze bakalım dese de Ergenekon operasyonunda eski bir deyişle şeytan ayrıntıda gizlidir. TSK'nın kurmay heyetinde görev yapmış paşaların ve doksan yaşındaki yeri yurdu belli koruma polisiyle gezen gazetecilerin sabah dörtte kapılarının kırılarak girilmesi ve gözaltına alınması, yüksek yargı mensuplarının ya da askeri personelin ses kayıtlarının ya da videolarının internete düşmesi, operasyona dair ayrıntıların gerici medyaya servis edilmesi ve daha birçok örnek ele alınabilir. Bu ayrıntılara bakıldığında hiç de liberallerin iddia ettiği gibi "paşalar bile yargılanabiliyor" diyerek halkın siyasallaşacağı ve düşünce özgürlüğünün önünün açılacağı bir süreç yaşanmamaktadır. Tam tersine insanlar bu "ayrıntı"lara bakarak paşalara bile bunu yapabiliyorlarsa, kanserden ölmekte olan bir insanı bile tedavi için tahliye etmeyip ölüme mahkûm ediyorlarsa bize neler yaparlar diyerek sinmekte ve siyasetten uzaklaşmaktadır. Ayrıca Ergenekon operasyonu ile birlikte toplum tarafından siyaset gizli kapılar ardında birilerinin kurguladığı bir olgu olarak algılanmaya başlanmıştır ve halk eylemlerin içeriğine bakmak yerine bu eylemin hangi "derin" örgüt tarafından yapıldığını tahmin etme yarışına girmeye başlamıştır. AKP'nin güç ideolojisine dair bir diğer ayrıntı ise gözaltına alınan isimlerdir. Özellikle gözaltıların ikinci halkası ile birlikte AKP gerektiği takdirde herkesi gözaltına alabileceğini göstererek düzen içi muhalefeti sindirmeye çalışmıştır. Bu operasyondan sonra uzlaşma çağrılarının gelmesi ise AKP'nin bu adımının ne kadar başarılı olduğunun da göstergesidir.
Sol Ergenekon operasyonunun karşısında durursa düzen içi bir taraf olur mu? Ergenekon operasyonunun AKP'ye düzen içi rakipleri karşısında ciddi bir güç kazandırdığı doğrudur ancak operasyonunun seyrine bakarsak AKP ile TSK'nın karşı karşıya geldiği bir süreç değil tam tersine uzlaşarak kimi unsurları tasfiye ettiği bir süreç söz konusudur. Soruşturmanın ilerlemesi için gerekli izinlerin alınmasından, kanıtların toplanmasına kadar bir uzlaşı söz konusudur. AKP'nin bu süreçte güç kazandığı gerçek olmakla birlikte sürecin bir diğer önemli noktası ordunun yaşadığı dönüşümdür. 28 Şubat süreci gerici hareketteki radikal unsurları tasfiye ederek AKP gibi tarihin en işbirlikçi partisini yaratmıştı. Bugün içinden geçtiğimiz süreç ise ordu gibi kurumlardaki radikal ve NATOcu olmayan unsurların tasfiyesidir. Artık TSK bir darbe durumunda ABD'den daha rahat onay alabilecek bir kurumdur ve bu nedenle bir darbe daha gerçek bir olasılıktır.
Bütün bunlardan sonra sola AKP karşıtlığında inat etmek düşmektedir. Ergenekon operasyonu ile birlikte özellikle düzen içi direnç noktalarının yumuşadığı bir gerçektir ancak bu aynı zamanda bu unsurlara umudunu bağlamış kesimlerin yeni arayışlara yönelmesine de yol açacaktır. Ayrıca Ergenekon soruşturması her nasıl ilerlese ilerlesin bugün için bir mayın tarlasını andırmaktadır ve her halükarda sola alan açabilecek krizlere gebedir.

1 yorum:

Unknown dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.